Black Water: Abyss, 98 dakikalık saf hayatta kalma gerilimini, Avustralya’nın kuzeyindeki ıssız mağara sistemlerine taşır. Elizabeth McNamee’li Jen ile sevgilisi Eric (Luke Mitchell), en iyi arkadaşları Victor ve sözde rehber Cash’le birlikte keşif amaçlı mağaralara dalar. Ancak tropik fırtına yüzeye ulaşınca mağara hızla suyla dolar ve yolları kapanır. İçeride yalnızca su yoktur — merhametsiz bir tuzak beklenmedik bir dev tuzlu su timsahı şeklinde ortaya çıkar. Oksijen azalırken damarlarında gizlenmiş ihanetler açığa çıkar; hamilelik, hastalık, eski ilişkiler kaynayan gerilimi körükler. Su yükseldikçe, kişisel sırlar su yüzüne çıkar ve dostluklar sınanır .

Clown in a Cornfield, Eli Craig’in yönettiği, Adam Cesare’nin 2020 tarihli genç yetişkin romanından uyarlanmış bir R-slasher filmi. 17 yaşındaki Quinn Maybrook (Katie Douglas) ve babası Glenn (Aaron Abrams), annesinin ölümünden sonra yeni bir başlangıç için Missouri’nin üvey düşmüş kasabası Kettle Springs’e taşınır. 1991’de kasabanın Baypen Mısır Şurubu Fabrikası'ndaki yangından sonra şehirde moral çöker ve kasabanın maskotu olan “Frendo” adlı palyaço, gençleri hedef alan katil bir figüre dönüşerek mısralar arasından saldırıya başlar. Quinn, okulda hızla popüler bir genç grubuna katılırken, “çok sayıda Frendo”’nün dolaştığı korkunç bir gecede hayatta kalabilmek için zekâsını, cesaretini ve cesur arkadaşlarını bir araya getirir.

John ve Sera, yaşadıkları trajik bir düşük sonrası yeni hayata adım atmak ister. Müstakbel yuvalarını ararken, gizemli Emmett tarafından sunulan gösterişli bir evle karşılaşırlar—kilit altında bir bodrum kapısı olduğu sürece ev onlar olacaktır. Başlangıçta akla yatkın gelen anlaşma, zamanla evin değil, John ve Sera arasındaki sırların büyümesine neden olur. John’un geçmişindeki bir ilişki ve iş yerinde ortaya çıkan dava, evde giderek artan paranoya ve gerilim dolu sahneler eşliğinde iyice çetrefilli bir hal alır.

Küresel ısınmanın serbest bıraktığı ölümcül bir bakteri nedeniyle genç doktor Rin’in çalıştığı Bangkok hastanesinde bir zombi salgını patlak verir. Emekli bir Muay Thai dövüşçüsü olan Singh (Mark‑Prin Suparat), hayatını sakin bir geleceğe adayacağı sırada ani kaosun göbeğinde kalır. El ovalarından, diz tekmelerine kadar tüm Muay Thai tekniklerini kullanarak hem sevgilisi Rin’i hem de beklenmedik şekilde karşılaştığı küçük çocuk Buddy’yi ölümcül çekirge sürüsünden kurtarmaya kararlıdır. Kısa hastane koridorlarında başlayan bu mücadele, şehir çapında büyüyen bir kaosa dönüşürken, Singh’in kararlılığı ile aşkı sınanır.

Sıcak bir yaz günü Oslo’da yaşanan gizemli bir elektromanyetik olay sonrası, ölen yakınlar sessiz, çürümüş ama hayatta imiş gibi geri döner. Film, bu doğaüstü durum karşısında kendini kaybeden üç farklı ailenin; genç bir anne Anna’nın (Renate Reinsve) oğlu Elias için, yaşlı Tora’nın eşine ve David’in karısı Eva’ya karşı hissettiği çaresizlik ve umutla örülen psikolojik yolculuğunu derinlemesine işler.

Patrick McKee (Claflin), çocukluğunda yaşadığı travmatik 'Bagman' hikâyesini geride bırakmaya çalışarak ailesiyle birlikte çocukluk evine taşınır. Ancak evin karanlık geçmişi, geceleri duyulan tuhaf sesler ve nadir görülen korku dolu anılarla hızla yeniden hayatlarına sızar. “Bagman” efsanesi—masum çocukları çuvala doldurarak kaçıran esrarengiz varlık—bu kez Patrick’in küçük oğlu Jake’i hedef almıştır. Film, izleyiciyi aşırı revizyonlarla dolu bir kabus atmosferine sokarken, bir babanın ailesini koruma içgüdüsüyle beslenen gerilim dolu bir mücadeleye dönüşür.

Sarsıcı bir intikam hikâyesiyle dikkat çeken Hard Home, kızı acımasız bir seri katil tarafından öldürülen Mary Flint’in evinde yaşanan gerilim dolu yeniden başlayan hikâyesini anlatıyor. Mary, yüksek teknolojiyle donatılmış akıllı evini bir tuzak haline dönüştürüp, katili Diablo’yu içeri davet eder. Bu ölümcül ‘kedi-fare’ oyununda her adım hayati önem taşırken, kadın hem duygusal yıkımıyla baş edip hem de adaletin sınırlarını zorlamak zorunda kalır.

Claire, kızını ölümcül bir kazadan mucizevi bir şekilde kurtarıldıktan sonra eve döner. Ancak, Robin adındaki kızı artık konuşabilmeye başlamış, fakat daha önce tanımadığı karanlık davranışlar sergilemektedir. Claire, bu değişimlerin ardında “ölüm ötesinden” gelen bir şeyler olabileceğini düşünmeye başlar ve korku, suçluluk ile manevi inancın sınandığı gizemli bir evrenin kapısını aralar.

Film, kabullenmekte zorlandığı babadan kalan konağa yerleşen Hasan ve ailesinin, özellikle küçük kız Elif’in gece yarısı duyduğu çocuk fısıltıları ve eş Esma’nın karanlık silüetlerle karşılaşmasıyla başlayan ürpertici süreçleri konu alıyor. Seçilmiş ruh Cabbar, tılsımlı zırhı ve güçlü zikrini kullanarak, konağın dehlizlerinde gizlenen asırlık sırları ve cinler alemine karışan laneti çözmeye çalışır. Karanlık miras, ihanet ve kefaret temalarıyla örülü bu yapım; Bodrum’daki 303 numaralı oda gibi detaylarla mistik bir atmosfer yaratırken, karakterlerin ruhsal savaşlarını derinlemesine işler

Film, ebeveynlerini kaybettikten sonra tenha bir yetimhaneye yerleştirilen iki kardeş, Jihan ve Syafa’nın hikâyesiyle başlıyor. İlk başta yeni hayatları umutla başlasa da, geceleri duyulan uğursuz fısıltılar, duvarlardan yükselen eski ilahiler ve karanlık silüetlerle bu sessizlik kısa sürede bozulur. Panti asuhan’da (yetimhanede) başlayan bu mistik terör, bir çocuğun ruhunun ele geçirilmesiyle eğrilen gerçeklik, yapılan bir ruqyah ritüelinin beklenmedik doğrudan etkileriyle kaosa Bir kız kardeş, görünmeyen güçlerle yalnız başına mücadele ederken, diğeri bu lanetle baş etmenin sınırlarını zorlayacaktır.

Film, Pasifik Kuzeybatısı’nda gerçekleşen bir araba kazasının ardından, yalnızca hayatta kalmaya çalışan anne Xana ve oğlu Benji’nin, artık çocuk kitabı ikonları olmaktan çıkan Bambi tarafından acımasızca avlanmasını konu alıyor.

Aile laneti temasıyla türü yeniden tanımlayan Final Destination: Bloodlines, 1968 yılında Skyview Kulesi’nin çöküşünü önleyen genç Iris’in torunu Stefani’nin (Kaitlyn Santa Juana) hiç durmadan tekrar eden kabuslarıyla başlıyor. Stefani, yaşadığı dehşet dolu önsezinin izini sürmek üzere evine döner ve olayı durduran büyükannesi Iris’ten gizli gerçekleri öğrenir: Ailesi ölümden kaçtı ama bu vicdan borcu torunlarına da miras kaldı—ölüm artık kan bağından gelen herkesi hedef alıyor Karanlık kaderle yüzleşen Stefani ve kardeşi Charlie, birbirinden yaratıcı, ölümcül kurgularla hayatlarını savunmak zorunda kalır; araba parçalarından MRI cihazlarına uzanan ölüm tuzakları, hem gerginlik hem de karanlık mizah sunuyor . Tony Todd’un ölüm meleği William Bludworth rolüyle geri dönüşü, aile içi dinamizm ve nesiller arası suçluluk temalarıyla birleşerek, franchise’ın ağır mizah ve katliam estetiğini yeni nesil bir gerilimle buluşturuyor.

Eski polis Frank (Henry Thomas), alkolün gölgesindeki evliliğini kurtarmak umuduyla karısı Laura’ya (Sarah Lind) bir hediye getirir: antiğe benzeyen gizemli bir kolye. Ancak bu kolye, eski bir çocuk ruhunun lanetini barındırmaktadır. Kardeş olan Ellen (Violet McGraw, 11 yaş) ve Judy (Madeleine McGraw, 16 yaş), başlangıçta sadece sıradan bir ayrılık yaşayan aile gibi görünen tabloya adım adım terk edilmiş hayalet görüntüleri ve ürpertici olaylarla tanıklık ederler. Aile, korkunun ve geçmişin gölgelerinin birleştiği bu kabustan kurtulmak için mücadele ederken, kondisyonlu bir dedektifin hataları ve mistik bir medyumun kutsal ritüelleri işin içine girer.

Gece dışarı çıkan Anne ve Patrick, evlerine dönmek için bir siyah taksiye binerler. Patrick ve Anne, konuşamayacak bir haldeyken, taksi şoförü onların aksine oldukça gevezedir. Çok geçmeden çift, şoförün onları evlerine götürmediğini fark eder. Kendilerini kaçmanın hiçbir yolu olmayan uzak, ürkütücü bir yolda bulan ikili, onları esir alan kişinin karanlık niyetleriyle yüzleşmek zorundadır.

Bu sıra dışı kara mizah-komedi-korku filmi, G7 liderlerini bir günlük zirvede gerçek bir krize yanıt hazırlarken ıssız bir Alman ormanında kaybolmuş hallerini konu alıyor. Cate Blanchett’in canlandırdığı Almanya Şansölyesi Hilda Ortmann, ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya ve Japonya liderleriyle birlikte, gecenin ilerleyen saatlerinde gizemli sisin içinde arkalarına dönülmez bir labirente düşerler. Bu esnada, zombi benzeri bataklık yaratıkları, devasa beyinler ve akıl almaz soyut sahneler eşliğinde liderler panikten komediye savrulurlar, Sisli ormanda başlayan bu trajikomik macera, liderlerin birbirleriyle sürtüşmelerini, güç gösterilerini ve kriz anındaki beceriksizliklerini hicvederken, sıradan diplomatik söylemler yerini tarif edilemez derecede absürt deneyimlere bırakır.

Rohan ve Josh'un Netflix ya da benzeri bir platformda sunulan bu hafta sonu kaçamağı, evin tuhaf atmosferiyle bozulur. Geleneksel çift Sharon ve Frank ile rahat görünen Liddy ve Cliff’in karakter çatışmaları sürerken, evin yerli bakıcısı Brenda'nın tuhaf davranışları ve garip işler evde korku atmosferi yaymaya başlar. Sonunda, aile üyelerinden biri şeytan tarafından ele geçirildiğinde, çift ve en yakın arkadaşları Sara, poltergeisti durdurmak için farklı nesneleri ve hatta evin Wi‑Fi şifresini bir ritüele dönüştürerek mücadele eder.

The Flood, Brandon Slagle’ın yönettiği, Kasırga sonrası sel sularıyla dolan Louisiana’da geçen bir aksiyon‑korku filmi. Hikâye şöyle ilerliyor: Dev bir fırtına vurunca hafif suçlu mahkûmlar ve gardiyanlar, yerel bir karakola sığınmak zorunda kalır. Ancak bu sırada sel sularıyla birlikte açgözlü, devasa timsahlar da içeri sızarak kaos çıkarır. Yerel şerif Jo Newman (Nicky Whelan) ve mahkûmlarla gardiyanların birlikte mücadele etmesi gereken bir hayatta kalma senaryosu ortaya çıkar.

Uzun yıllar sonra yeniden bir araya gelen dört eski arkadaş—Samantha, Paul, Cliff ve Dominic—geçmişi yad etmek ve eğlenceli bir akşam geçirmek isterler. Cliff'in ikinci el bir mobilyada bulduğu "Gatlopp" adlı içki oyununu oynamaya karar verirler. Ancak bu oyun sıradan bir eğlenceden ibaret değildir; doğaüstü kurallara sahip olan oyun, oyuncuların en karanlık sırlarını ortaya çıkarır ve onları zorlu sınavlarla yüzleştirir. Oyunun kuralları basittir: Güneş doğmadan önce oyunu tamamlamazlarsa, sonsuza dek cehennemde bu oyunu oynamaya mahkum olacaklardır. Her tur, geçmişteki hataları ve bastırılmış duyguları gün yüzüne çıkarırken, arkadaşlar arasındaki bağları da test eder. Eğer birlikte hareket edip içsel şeytanlarıyla yüzleşemezlerse, sonsuz bir lanetin kurbanı olacaklardır.

Maya (Madelaine Petsch) ve Ryan (Froy Gutierrez), Maya'nın Portland'daki iş görüşmesine gitmek ve beşinci yıl dönümlerini kutlamak amacıyla yola çıkarlar. Ancak arabalarının bozulması sonucu, Oregon'un Venus adlı küçük bir kasabasında mahsur kalırlar. Yerel bir tamircinin yardımıyla, geceyi geçirmek üzere ormanlık alanda izole bir Airbnb evine yerleşirler. Gece ilerledikçe, evlerinin kapısında "Tamara burada mı?" diye soran gizemli bir genç kadın belirir. Bu ziyaret, üç maskeli saldırganın (Scarecrow, Dollface ve Pin-Up Girl) çifti hedef almasıyla korkunç bir kabusa dönüşür. Sebepsiz ve acımasız saldırılarla karşı karşıya kalan Maya ve Ryan, hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda kalırlar .

New York'ta fırtınalı bir gecede, gökten düşen gizemli bir cisim, Charlotte'ın büyük halasının yaşadığı harap apartmanın penceresini kırar. Bu cisimden çıkan küçük örümceği bulan Charlotte, ona "Sting" adını vererek gizlice beslemeye başlar. Ancak Sting, hızla büyüyerek kana susamış bir canavara dönüşür ve apartman sakinlerini tehdit etmeye başlar. Charlotte, ailesini ve komşularını korumak için Sting'in zayıflıklarını keşfetmeye çalışır. Sonunda, üvey babası Ethan ile birlikte, Sting'i tuzağa düşürerek bir çöp sıkıştırma cihazında yok ederler. Ancak, Sting'in yumurtladığı ve yeni bir tehdidin doğmakta olduğu ortaya çıkar.

Genç hemşire Dale (Madelyn Dundon), yaşlı bir hastaya evde bakım sağlamak üzere uzak bir sahil kasabasındaki ıssız bir eve gönderilir. Önceki bakıcının gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla başlayan bu görev, Dale için kısa sürede bir kâbusa dönüşür. Huysuz ve ketum hasta Olivia (Veronica Cartwright), çevredeki tuhaf komşular ve evin içinde meydana gelen açıklanamaz olaylar, Dale'in akıl sağlığını sorgulamasına neden olur. Evdeki garip sesler, aniden kapanan kapılar ve geçmişe dair karanlık sırlar, Dale'i hem fiziksel hem de zihinsel olarak sınar. Gerçek ile hayal arasındaki çizgi giderek silinirken, Dale hem kendi hayatını hem de hastasının hayatını kurtarmak için mücadele etmek zorundadır.

Quinn Maybrook (Katie Douglas) ve babası Dr. Maybrook (Aaron Abrams), yeni bir başlangıç yapmak üzere Missouri'nin küçük ve sessiz kasabası Kettle Springs'e taşınırlar. Ancak kasaba, Baypen Mısır Şurubu Fabrikası'nın yanmasından sonra ekonomik ve sosyal olarak çökmüş durumdadır. Gençler ve yetişkinler arasında artan gerilimler, kasabanın maskotu olan Frendo adlı palyaçonun, gerçek bir tehdit olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Frendo maskesi takan bir katil, kasabanın gençlerini hedef alarak kanlı bir intikam başlatır .

Yıllar önce, The Breed 2 adlı bir filmin çekimleri sırasında, genetik olarak değiştirilmiş saldırgan köpekler, izole bir adada serbest kalır ve ortadan kaybolur. Bu olay, zamanla şehir efsanesine dönüşür.Günümüzde, popüler influencer Vince Venture (Joey Bragg), viral bir içerik oluşturma amacıyla bu efsaneyi yeniden canlandırmak ister. Vince, Violet (Grace Caroline Currey), Stella (Virginia Gardner) ve diğer sosyal medya fenomenlerini adaya davet eder. Ancak adaya vardıklarında, efsanenin gerçek olduğunu ve hayatta kalmak için birlikte mücadele etmeleri gerektiğini fark ederler.

Yakın gelecekte, otoriter bir rejim tarafından yönetilen Amerika’da, her yıl düzenlenen ölümcül bir yarışma olan “Uzun Yürüyüş”e 100 genç erkek katılır. Kurallar basittir: katılımcılar, durmaksızın saatte 4 mil (yaklaşık 6.4 km) hızla yürümek zorundadır. Hızın altına düşen veya duraklayan yarışmacılar, üç uyarıdan sonra infaz edilir. Yarışmanın sonunda hayatta kalan tek kişi, istediği her şeyi elde etme hakkına sahip olur

Fatih, karısı Berna'nın ısrarıyla annesi Gönül'ü huzurevine yerleştirir. Ancak bu karar, evin içindeki dengeleri geri dönülmez bir şekilde bozar. Sessizlikle gelen karanlık, her köşeyi sinsice sarar. Paranormal olaylar korkutucu bir hızla artarken, Fatih'in vicdanı da ağır bir bedel ödemeye başlar. Annesini geri getirme kararı ise her şeyi değiştirecektir. Çünkü eve dönen, artık onun annesi değildir.

Bir grup arkadaş, terkedilmiş bir ıspanak konserve fabrikasında "Denizci Adam" efsanesini araştırmak üzere gizlice girerler. Ancak, fabrikada karşılaştıkları şey, efsaneden çok daha gerçektir. Popeye, öfke dolu bir katil olarak karşıladıkları bu grup, hayatta kalmak için mücadele ederken, korku dolu anlar yaşarlar.

Film, 1990'ların Almanya'sındaki ırkçı saldırıları konu alan bir film setinde geçmektedir. Yönetmen Yiğit (Serkan Kaya), gerçekçiliği artırmak amacıyla bir sahnede gerçek bir Kur'an yakar. Bu olay, sette çalışan mülteci figüranlar arasında büyük bir huzursuzluk yaratır. Stajyer Elif (Devrim Lingnau), bu olayın ardından gelişen karmaşık olayların merkezinde kendini bulur. Film, sanatın sınırları, ifade özgürlüğü ve temsil gibi konuları derinlemesine işler.

Hacer, uzun süredir çocuk sahibi olma hayaliyle yanıp tutuşan bir kadındır. Tüm tıbbi yöntemlerin başarısız olması üzerine, son çare olarak cin kabileleriyle anlaşma yapar. Bu büyünün hayatını nasıl etkileyeceğini bilse de, hayalini gerçekleştirmek uğruna bu riski alır. Üç yıl içinde hamile kalan Hacer'in hayatı, sadece kendi değil, ailesinin de kaderini karanlık bir yola sürükler. Yaptığı anlaşmanın sonuçları, geri dönüşü olmayan olaylara yol açar.