Öldürülen ödül avcısı Hub Halloran, cehennemin derinliklerinden geri döndürülerek iblis avcısına dönüşür. Onu hayata döndürenin Şeytan olduğunu öğrenen Hub, dünyaya kaçan iblisleri yakalamakla görevlendirilir. Ancak bu mücadelede sadece doğaüstü varlıklarla değil, geçmişindeki karanlık sırlarla da yüzleşmek zorundadır. Ailesiyle karmaşık ilişkisi ve eski hataları peşini bırakmazken, hayat, aşk ve country müzikle ikinci bir şans elde etmenin mümkün olup olmadığını sorgular.

Londra’nın yeraltı dünyasında, Harriganlar ve Stevensonlar arasındaki savaş, her iki imparatorluğu da yıkıma sürükleme tehdidiyle büyürken, hayatta kalmak yalnızca en güçlülere nasip oluyor. Bu kanlı çatışmanın ortasında kalan, sokak akıllı tamirci Harry Da Souza, tehlikeli olduğu kadar karizmatik bir figürdür. Sadakatin değerini iyi bilen Harry, iki tarafın da hedefi haline gelirken, geçmişi ve geleceği arasında bir seçim yapmak zorundadır.

Londra'dan yeni bir başlangıç yapmak isteyen Martyn ve Rebecca, iki küçük çocuğuyla birlikte Glasgow'da güzel bir eve taşınırlar. İlk başta her şey sakin ve pastoral görünür. Ancak, komşuları Jan'ın Rebecca'ya yaptığı sinir bozucu yorumlar ve tuhaf davranışlar, bu huzurlu yaşamın aslında çok daha korkutucu bir gerçeğin başlangıcı olduğunu gösterir.Zamanla, evin ve çevresinin karanlık sırları ortaya çıkmaya başlar. Komşularının davranışları giderek daha rahatsız edici hale gelirken, Rebecca ve Martyn, geçmişteki trajik olaylarla ve kasabanın karanlık tarihleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar.

Guatemala'dan ABD'ye seyahat eden küçük bir uçak, bilinmeyen bir nedenle Meksika ormanına düşer. Uçaktaki dokuz yabancı, hayatta kalabilmek için ormanın derinliklerinde kaybolmuş halde bulurlar. Ancak zamanla, kurtulanlar birer birer korkunç bir şekilde öldürülmeye başlar. Hayatta kalan yolcular, katilin kim olduğunu ve aralarındaki güveni nasıl sarsan gizemi çözmek zorunda kalır. Fakat her çözüm, onları daha karanlık sırlarla yüzleştirir. Ormanın derinliklerinde gizlenen geçmişin yankıları, hayatta kalanları, hem katil hem de kendi karanlık içsel korkularıyla yüzleşmeye zorlar.

Küçük bir İrlanda kasabasına, Milenyum’un arifesinde büyük bir Hollywood yapımı gelir. Yapım ekibi, kasaba halkının hayatını değiştirecek bir film çekmeye başlar. Ancak, film setinin derinliklerinde gizli bir sırrın izleri ortaya çıkmaya başlar. Kasaba sakinleri, yıllardır unuttukları veya unutturulmaya çalışılan bir olayla yüzleşmek zorunda kalır. Hollywood yapımcıları, kasabanın karanlık geçmişine dair bir sırra sahipken, bu sırrı gün yüzüne çıkarmak isteyen bir grup kasaba sakini, kasabanın kaderini değiştirecek bir savaşın içine sürüklenir. Kasaba sakinleri, geçmişin ağır yükünü taşırken, gerçekler yavaşça açığa çıkar ve hem kasaba hem de film setindeki herkesin hayatı sonsuza kadar değişir.

Eski bir federal savcı olan Black, Los Angeles’a taşındığında, iş ve kişisel hayatındaki karmaşık dengelerle başa çıkmak zorunda kalır. Şehirdeki büyük bir hukuk bürosunda, uzun yıllardır mesafeli durduğu bir role bürünmesi gerektiğinde, profesyonel ve kişisel çıkarlarının iç içe geçtiği tehlikeli bir ortamda kendini bulur.Ancak Los Angeles’ın parlak ışıkları ve sıcak havasının altında, Black’in geçmişi, peşini bırakmaz. Hem eski iş ilişkileriyle hem de yanlış yaptığı seçimlerle hesaplaşırken, kendini bir anda, daha önce hiç karşılaşmadığı tehlikeli bir yolsuzluk davasının içinde bulur. Gizli ittifaklar, ihanet ve gizli anlaşmalar arasındaki ince çizgide yürürken, hem mesleki hem de kişisel yaşamındaki sınırları zorlamak zorunda kalacaktır.

Hyosan Lisesi'nde sıradan bir gün, beklenmedik bir dehşete dönüşür. Okulun laboratuvarında başlayan gizemli bir salgın, öğrencileri kana susamış yaratıklara çevirirken hayatta kalanlar için ölüm kalım savaşı başlar. Elektrikler kesilir, iletişim kopar ve yardım çok uzaktadır. Lise koridorlarında sıkışıp kalan bir grup öğrenci, sadece zombi ordusuna karşı değil, aynı zamanda açlık, ihanet ve umutsuzlukla da yüzleşmek zorundadır. Dostluk ve düşmanlığın sınırlarının silikleştiği bu korku dolu hayatta kalma mücadelesinde, herkesin yüzleşmesi gereken tek bir gerçek vardır: Bu okuldan sağ çıkamayabilirler.

Gerçek olaylardan ilham alan Good American Family, cücelik hastalığıyla doğan ve farklı aileler tarafından evlatlık edinilen Natalia Grace (Barnett) Mans’ın çarpıcı hikayesini anlatıyor. Yeni bir yuva bulma umuduyla başlayan yolculuğu, zamanla şüpheler, suçlamalar ve sırlarla dolu bir kabusa dönüşür. Aileler, Natalia'nın kimliği ve geçmişi hakkında giderek daha fazla soru sormaya başlarken, olaylar sadece bireysel bir trajedi olmaktan çıkıp ulusal bir skandala dönüşür. Gerçek ile yalanın iç içe geçtiği bu dramatik yapım, izleyiciyi adalet, güven ve aile kavramlarını sorgulamaya itiyor.

Yaşadığı kişisel trajedinin ardından istihbarat teşkilatındaki geleceğini sorgulayan deneyimli ajan Ewa Oginiec, hayatını yeniden düzene sokmaya çalışırken bir darbe daha alır: Güvendiği ortağı aniden ortadan kaybolur. Onun kayboluşu sıradan bir vaka değildir; derinlere kök salmış tehlikeli bir komplonun başlangıcıdır. Gerçeğin peşine düştükçe, hem teşkilat içindeki gizli güçler hem de geçmişin gölgeleri Ewa’nın karşısına çıkar. Artık sadece bir ajan değil, aynı zamanda hedef haline gelmiştir. Przesmyk, ihanet, entrika ve gerilimin iç içe geçtiği, soluksuz bir casusluk hikayesi sunuyor.

Kör avukat Matt Murdock, gelişmiş duyusal yetenekleri sayesinde suçluları adalet önüne çıkaran bir kahramandır. New York’un karanlık sokaklarında suçla savaşırken, aynı zamanda yoğun iş temposuyla hukuk bürosunda adalet için mücadele etmektedir. Ancak Murdock’un karşısına, şehri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan eski mafya babası Wilson Fisk çıkar. Fisk, artık sadece suç dünyasının değil, New York’un siyasi yapısının da kontrolünü ele geçirmek için planlar yapmaktadır. Daredevil: Born Again, Matt Murdock'un sadece hukuk savaşını değil, Fisk ile olan ölümcül mücadelesini de konu alır. Adaletin peşinden koşarken, hem profesyonel hem de kişisel hayatında büyük sınavlar veren Matt, karşısındaki tehlikeleri aşmak için güçlerini daha da zorlayacaktır. İyi ile kötünün birbirine karıştığı bu dünyada, yalnızca tek bir şey kesindir: Hiçbir şey, kaybedenler için aynı olmayacaktır.

İngiltere’nin küçük ama sanayileşmiş bir kasabasında geçen "Toxic Town", çevresel bir felaketin gölgesinde şekillenen çarpıcı bir dram ve gerilim hikayesi sunuyor. Kasabanın en büyük fabrikalarından biri, yıllardır kontrolsüz bir şekilde toksik atık yaymaktadır. Yetkililer ve şirket sahipleri bu durumu örtbas ederken, halk sağlığını tehdit eden gizli bir kriz büyümeye devam eder.Hikaye, adalet arayışına giren bir grup kasaba sakinine odaklanır. Genç bir gazeteci, eski bir çevre aktivisti, hasta bir çocuğun annesi ve fabrika içinde çalışan bir mühendis, gerçekleri ortaya çıkarmak için mücadeleye başlar. Ancak karşılarında yalnızca güçlü şirketler değil, aynı zamanda yozlaşmış yerel yönetim de vardır.Gerçeklerin peşindeki bu insanların, tehditler, baskılar ve kendi içlerindeki çatışmalarla yüzleşmesi gerekecektir. Ancak ortaya çıkacak sırlar, yalnızca kasabanın değil, tüm ülkenin gündemine oturacak büyük bir skandalın kapısını aralayacaktır.

Ted, New York'ta yaşayan bir mimar olup, dizinin ana hikayesi, çocuklarına anneleriyle nasıl tanıştığını anlatan Ted'in yıllar süren anlatımına dayanır.Dizinin anlatıcısı Ted, 2030'lu yıllarda çocuklarına anneleriyle nasıl tanıştığını anlatırken, geri dönüşler aracılığıyla geçmişteki hikayeleri ve önemli anıları paylaşır. Ted'in en yakın arkadaşları Marshall (Jason Segel), Lily (Alyson Hannigan), Barney (Neil Patrick Harris) ve Robin (Cobie Smulders) ile olan ilişkileri, dizinin ana odak noktalarından biridir.How I Met Your Mother, arkadaşlıklar, ilişkiler, hayatın dönüm noktaları ve aşk hakkında komik ve bazen duygusal hikayeler sunar. Ted'in gerçek aşkı bulma yolculuğu, zaman zaman komik yanlış anlamalar, kötü randevular ve karşılaşılan zorluklarla dolu olsa da, arkadaşlarının desteği ve kendi sabrı ile şekillenir.

İnsanlar, yüzyıllardır kör doğmuş ve hayatta kalan toplumlar, karanlıkta hayatta kalma mücadelesi vermiştir. Bu kör toplumlar, doğal hayatta kalma içgüdülerine dayanarak gelişmişlerdir ve her şey, ellerinin ve duyularının yardımıyla yönetilmektedir.Fakat, bir gün, doğan iki çocuk şaşırtıcı bir şekilde gözleriyle dünyayı görebilme yeteneğine sahip olur. Bu çocukların varlığı, bu yeni doğan yetenekle birlikte, toplumu derinden sarsar ve iktidar mücadeleleri, korkular ve tehlikeler devreye girer. Herkes, bu çocuğun sahip olduğu gücü ve potansiyeli kendi çıkarları için kullanmayı istemektedir.Gözlerin varlığı, sadece umut veya tehlike değil, aynı zamanda dünyayı yeniden şekillendirebilecek büyük bir güç anlamına gelir. Dizide, insanların körlükle olan ilişkisi, hayatta kalma içgüdüsü, liderlik mücadeleleri ve aile bağları, bilinçli şekilde keşfedilir. Bu karanlık, distopik dünyada, insanlar bir arada yaşamayı öğrenmek zorundadırlar, ancak eski güç yapıları, yenilikleri ve tehditleri kabul etmeyebilir.

The Punisher, ailesini acımasız bir şekilde kaybeden Frank Castle’ın intikam yolculuğunu ve bu süreçte kendisini bir savaşçıya dönüştürmesini konu alır. Frank, adaleti kendi yöntemleriyle sağlayan, acımasız ve kararlı bir anti-kahraman haline gelir. Gölgeler arasında hem kişisel intikamını ararken hem de yeraltı suç örgütlerini hedef alırken, kendi geçmişiyle ilgili karanlık sırları keşfeder. Ancak, Frank’in yaptıkları yalnızca düşmanları değil, kolluk kuvvetlerini de onun peşine düşürür. Göz alıcı aksiyon sahneleri ve derin karakter anlatımıyla dizi, adalet ve intikam arasındaki ince çizgiyi sorgulatıyor.

Dizi, Erşan Kuneri ve ekibinin maceralarını, dönemin sinema dünyasında karşılaştıkları zorlukları ve eğlenceli anekdotları işler. Komedi, dram, fantastik ve bilim kurgu gibi çeşitli türlerde filmler çekmeye çalışan Kuneri ve arkadaşları, Türk sinemasının renkli bir dönemine ışık tutarken izleyiciye nostaljik bir atmosfer sunar.Zengin karakter kadrosu ve absürt mizah anlayışıyla dikkat çeken dizi, yaratıcı hikaye anlatımı ve dönemin kültürel yapısına yaptığı göndermelerle izleyenlere hem kahkaha hem de keyifli bir nostalji yaşatmayı amaçlar.

Hotel Cocaine dizisi, 1970'ler ve 80'lerin başında Miami'nin kokain ticaretinin kalbinde geçiyor ve dönemin gergin atmosferini ve dramalarını ustaca yansıtıyor. Hikaye, Domuzlar Körfezi İstilası’nda Fidel Castro’ya karşı savaşan Kübalı bir gurbetçi olan Roman Compte’in hayatını yeniden kurma yolculuğuna odaklanıyor. Roman, bu karanlık dönemde Miami’ye yerleşip, Mutiny Hotel'in genel müdürü olmak için mücadele eder. Mutiny Hotel, dönemin uyuşturucu ticaretinin merkezi haline gelmiş, yüksek riskli ve tehlikeli bir yerdir.Roman, geçmişte yaşadığı travmalar ve Amerika'da yeni bir hayat kurma mücadelesiyle baş ederken, hotelin etrafında dönen çeteler, entrikalar ve çatışmalarla karşılaşır. Hotel, sadece bir konaklama yeri değil, aynı zamanda yeraltı suç dünyasının merkezi, kokain kaçakçılığının kilit noktalarından biridir. Roman’ın yükselme çabaları, onu daha büyük güç oyunlarının içine çekerken, dönemin çarpıcı atmosferi ve karmaşık karakter ilişkileriyle hikaye derinleşir.

Snowpiercer dizisi, dünyanın sonu gelmiş bir dönemde, gezegenin yüzeyi yaşanılmaz hale geldikten sonra hayatta kalanların, sürekli hareket halindeki dev bir trenin içinde hayatta kalma mücadelesini konu alır. Trenin, sınıf ayrımının belirgin olduğu bir yapıya sahip olması, içerideki sosyal dengenin gerilimli bir şekilde şekillenmesine neden olur. Alt sınıf, trende zor koşullarda yaşamaya devam ederken, üst sınıf daha lüks ve konforlu yaşam koşullarına sahip olan vagonlarda bulunur.Dizi, başta başkomiser Melanie Cavill olmak üzere, trende farklı amaçlarla yer alan karakterlerin hayatlarını ve içindeki toplumsal çatışmaları işler. Aynı zamanda, trenin yöneticileriyle alt sınıf arasındaki güç mücadelesi de sürmektedir. Trenin sınıfsal yapısının ve yöneticilerin karanlık sırlarının açığa çıkması, bir dizi isyan ve toplumsal değişimle sonuçlanacaktır. 

Bocchi, müzikle ilgilenmeye başlayan bir lise öğrencisidir ve gitar çalma konusunda oldukça yeteneklidir. Ancak, aşırı utangaç ve sosyal becerileri zayıf olduğu için gerçek anlamda arkadaş edinmekte zorlanır. Hayalini kurduğu rock grubunu kurmak için cesaretini toplamak zorunda kalan Bocchi, bir gün okulda, popüler bir kız olan Ryou Yamada ile tanışır. Ryou, bir rock grubunun vokalistidir ve Bocchi’yi gruba katılmaya davet eder.Bocchi, önce başta bu fırsatı değerlendirmek istemez çünkü insanlarla etkileşimde bulunmak onu endişelendirir, fakat sonunda korkularına rağmen grubun parçası olmaya karar verir. Grubun diğer üyeleriyle olan ilişkileri zamanla gelişirken, Bocchi’nin kişisel büyüme süreci de başlar. Dizi, müzik, arkadaşlık ve kendini kabul etme temaları etrafında döner. Bocchi'nin sosyal kaygılarıyla başa çıkma mücadelesi ve kendi içindeki cesareti keşfetmesi, diziyi hem komik hem de dokunaklı kılar.

Dizi, Wednesday’in, olağanüstü güçlere sahip olduğu bir okulda, kendi kimliğini ve yeteneklerini keşfetmeye çalışırken karşılaştığı gizemleri ve tehlikeleri anlatır.Dizinin ana karakteri, tipik Addams ailesi üyelerinden farklı olarak, akıl ve mizah dolu karanlık bir kişiliğe sahip olan Wednesday'dir. Genç Wednesday, ailesinin yaşadığı evden uzakta, Nevermore Akademisi’ne gönderilir. Burada, sadece olağanüstü yeteneklere sahip öğrencilerin eğitim aldığı bir okulda, hem arkadaşlık hem de kişisel keşif süreciyle yüzleşir.Wednesday, okulda yaşanan gizemli cinayetler ve esrarengiz olaylarla ilgilenirken, aynı zamanda kendi psikolojik yolculuğunu da sürdürür. Dizi, genç Wednesday’in kendini bulma süreciyle birlikte, aile bağlarını, dostlukları ve karşılaştığı karanlık sırları derinlemesine işler. Karanlık mizah ve gotik estetik, Wednesday’in karakterini ve hikayeyi oluşturan temel unsurlardır.

Apple Cider Vinegar, Instagram'ın doğduğu dönemde geçen bir hikayeyi anlatıyor. İki genç kadın, hayatlarını tehdit eden ciddi hastalıklarla mücadele ederken, tedavi arayışlarını sağlıklı yaşam dünyasında bulurlar. Sosyal medyada giderek artan küresel takipçileriyle etki yaratmaya başlarlar ve paylaştıkları deneyimler, onları birer sağlık ikonu haline getirir. Ancak bu süreç, yalnızca fiziksel sağlıklarını değil, duygusal ve psikolojik sınırlarını da zorlar. Bu film, sağlıklı yaşamın popülerleşmesiyle birlikte sosyal medyanın etkilerini ve kişisel mücadelelerin nasıl kamuya mal olabileceğini sorgular.

Fransız Devrimi'nin kaotik ortamında geçen, aksiyon ve dramın iç içe geçtiği heyecan verici bir hikaye sunuyor. Richter Belmont, Castlevania evreninin tanınmış vampir avcılarından biridir ve ailesinin mirasını sürdürmek için savaşmaktadır. Ancak, devrim sırasında Fransa'da büyük bir kaos hüküm sürerken, Richter yalnızca politik bir devrimle değil, aynı zamanda karanlık güçlerin yükselmesiyle de yüzleşmek zorunda kalır.Fransa'nın sokakları kanla yıkanırken, Richter Belmont, acımasız bir vampir hükümdarının gücünü pekiştirmek için harekete geçtiğini fark eder. Bu vampir hükümdar, hem ölüler dünyasının hem de insanların dünyasının kaderini kontrol etme arzusundadır ve Fransa'nın devrimsel gücüyle birleşerek yıkıcı bir tehdit oluşturur. Richter, hem ailesinin onurunu korumak hem de bu karanlık gücü durdurmak için canla başla mücadele eder.