Gelecekte iklim değişikliğinin hükümetin aldığı sert önlemlerle toplumu bir iç savaşın eşiğine getirdiği distopik bir dünyada geçiyor. Toplumun çeşitli kesimlerinden yükselen huzursuzluklar, giderek artan bir gerilime yol açar ve insanlar hayatta kalabilmek için güvenli bir yer arayışına girerler. Bu kaos içinde, Nia, kız kardeşi Penny ve erkek arkadaşı Ethan, gözlerden uzak bir sığınakta saklanarak hayatta kalmaya çalışmaktadırlar.Ancak etraflarındaki dünya hızla değişmektedir ve sığınaklarında güvende kalabilmek için birbirlerine daha da sıkı bağlanmaları gerektiğini bilirler. Bir gün, kapılarında beliren milis lideri ve takipçileri, hayatlarını alt üst eder. Silahlı milis grubu, hükümetin iklim değişikliği nedeniyle aldığı kararları protesto eden ve bu tedbirleri uygulayanları hedef alan öfkeli insanlardan oluşmaktadır.Nia, Penny ve Ethan, milis lideriyle karşı karşıya kaldıklarında, içinde bulundukları tehlikenin boyutunu tam olarak anlamaya başlarlar. Sığınaklarının keşfedilmesi, onları sadece fiziksel bir tehdit altına sokmakla kalmaz, aynı zamanda aralarındaki güveni ve bağları da test eder. Film, hayatta kalma mücadelesi, dayanışma ve insan doğasının sınavını izleyicilere heyecan dolu bir şekilde sunarken, iklim değişikliği ve toplumsal çatışmaların getirdiği derin etkileri gözler önüne serer.Bu distopik hikaye, izleyicilere yalnızca gerilim dolu bir macera değil, aynı zamanda içinde bulundukları dünyaya dair düşündürücü bir perspektif de sunar.

İyi eğitimli bir suikastçı olan Dominique'in, Güney Amerika'da geçmişinden kaçıp yeni bir hayata başlama çabalarını konu alıyor. Ancak, Dominique çok geçmeden, şiddet ve yolsuzlukla boğuşan bir kasabada sıkışıp kalır. Polis ve mafyanın acımasız saldırılarıyla karşı karşıya kalan Dominique, kasabada tanıştığı masum bir ailenin hayatını korumak zorunda kalır. Şiddet ve tehlikelerle dolu bir dünyada, Dominique, kendi hayatı ve ailenin güvenliği arasında zor bir seçim yapmak zorundadır.

İkinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde, Norveçli bir gencin Nazilere karşı verdiği direniş mücadelesini anlatıyor. Genç adam, Nazi işgaline karşı savaşırken, aynı zamanda özgürlük ve bağımsızlık adına büyük bir mücadele verir. Hem kişisel cesareti hem de ülkesine olan bağlılığı, savaşın seyrini değiştirecek kritik bir rol oynar.

Bambu ormanında huzur içinde yaşayan Cesur Panda, yakın arkadaşı ejderhayı Afrika'da tehlikeden kurtarmak için macera dolu bir yolculuğa çıkar. İlk kez Afrika'ya adım atan panda, yeni hayvan dostlarıyla tanışarak, cesaret ve arkadaşlıkla zorlukların üstesinden gelmeye çalışır. Eğlence, aksiyon ve dostluk temalarıyla dolu bu animasyon, izleyicilere unutulmaz bir macera sunuyor.

Exorcism Chronicles: Başlangıç, kadim büyüler ve şeytani varlıkların gölgesinde geçen tüyler ürpertici bir mücadeleyi konu alıyor.Gizli büyülerle uğraşan eski dostu, Peder Park’tan yardım istediğinde, onu sıradan bir şeytan çıkarma ritüelinden çok daha büyük bir tehdit beklemektedir. Olağanüstü güçlere sahip bir çocuğu şeytani bir efendiden korumak için sadece doğaüstü varlıklarla değil, aynı zamanda kendi geçmişinin karanlık sırlarıyla da yüzleşmek zorunda kalır.Her ipucu onu kadim bir tarikatın izlerine götürürken, Peder Park insanlığın kaderini belirleyecek bir savaşın tam ortasına sürüklenir. Ancak bu kez şeytan, yalnızca ruhları değil, onun inancını da ele geçirmeye kararlıdır.

Zack ve ekibi, birbirinden tuhaf ve tehlikeli yaratıklarla dolu büyülü bir diyarda, kaybolan ikiz kardeşi Kyle’ı bulmak için zorlu bir maceraya atılır. Normalde devasa bir yaratık olan ama yanlış giden bir büyü yüzünden minik kalan Wowo, bilge büyükannesi NaiNai ve yaratıklarla konuşabilen Indiana, bu serüvende ona eşlik eder. Zack’in kaderi, yalnızca sihir yeteneklerini geliştirmesine değil, aynı zamanda cesaretini ve zekasını nasıl kullanacağına da bağlıdır.Tehlikelerle dolu bu dünyada Zack, büyünün ve dostluğun gücünü keşfederken, kardeşini kurtarmak için hiç beklemediği fedakarlıklar yapmak zorunda kalacaktır. Peki, Zack bu fantastik yolculukta sihrini ustaca kullanmayı öğrenerek Kyle’ı bulabilecek mi, yoksa bu dünya onu da mı yutacak?

Yazın kavurucu sıcağında Fransız Rivierası'nın büyüleyici kıyılarında geçen hikaye, 18 yaşındaki Cecile'in özgür ruhlu yaşamını altüst eden beklenmedik bir ziyaretle başlar. Yakışıklı, çapkın babası Raymond ve genç kız arkadaşı Elsa ile birlikte günlerini tembelce geçiren Cecile, anne figüründen yoksun büyümenin getirdiği sınırsız bir hayatın tadını çıkarmaktadır. Ancak, ölen annesinin eski arkadaşı Anne’in ziyaretiyle bu rahat düzen tehlikeye girer. Sofistike ve disiplinli Anne’in gelişiyle Cecile, babasının ve kendi yaşam tarzının tehdit altında olduğunu hisseder.Yavaş yavaş Anne'i ailelerinden uzaklaştırmak için karmaşık bir plan yapmaya başlayan Cecile, kendini kıskançlık, gençlik bunalımları ve duygusal manipülasyonlarla dolu karanlık bir oyunun içinde bulur. Ancak planları, sıcak yaz güneşinin altındaki bu cennet gibi ortamda trajik sonuçlara yol açacak bir dizi olayın fitilini ateşler.

Londra’nın diplomasi sahnesinde hızla yükselen genç bir diplomat, itibarlı bir pozisyonun verdiği güç ve özgürlükle büyülenir. Ancak, nüfuzlu bir aileden gelmenin sağladığı ayrıcalıklar ve göz kamaştırıcı bir hayatın cazibesine kapıldığı sırada, kısa süreli ve düşüncesizce yaşadığı bir ilişki, hayatını altüst eder. Kendini uluslararası entrikalar, siyasi sırlar ve ölümcül bir komplonun ortasında bulan diplomat, bir yandan kariyerini kurtarmaya çalışırken bir yandan da kime güvenebileceğini sorgulamak zorunda kalır. Bu tehlikeli oyunda, yaptığı her hamle hem uluslararası düzeni hem de kendi geleceğini belirleyecek bir düğüme dönüşür.

Bir anda kendini korkunç bir kâbusun içinde bulan sıradan bir adamın mücadelesini anlatan bu hikaye, yozlaşma ve adaletsizliğin kol gezdiği bir hapishanede geçiyor. Haksız yere hapse atılan baş kahraman, içeride dönen karanlık ve acımasız oyunların farkına vardıkça hayatta kalmanın yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir savaş da gerektirdiğini anlar. Güvensizlik, vahşet ve çarpık kuralların egemen olduğu bu ortamda, adaletin gölgesinde kaybolmamaya çalışarak hem kendi sınırlarını keşfeder hem de sistemin en derin noktalarına inen bir direniş hikayesine adım atar.

The Life of Chuck, Charles Krantz’ın yaşamını ters zaman çizelgesi üzerinden anlatan etkileyici bir drama. Hikaye, Charles’ın beyin tümörü nedeniyle ölümünden başlayarak, adım adım geçmişine doğru ilerler ve sonunda, çocukluk yıllarını geçirdiği sözde perili bir eve kadar uzanır. Film, bireyin hayatındaki sıradan gibi görünen anların aslında ne kadar derin ve anlam yüklü olabileceğini keşfederken, ölüm, yaşanmışlık ve zamanın doğası üzerine düşündürücü bir yolculuk sunuyor. Bu sürükleyici yapım, izleyiciyi hayatın kırılma anlarına ve geçmişin gölgesinde saklı kalan duygulara tanıklık etmeye davet ediyor.