Alex, Dünya'dan vazgeçip Mars'a tek yönlü bir görev için her şeyi geride bırakmaya karar verir. Bilim insanları ve mühendislerden oluşan bir ekip ile Mars'a yapılacak bu tarihi yolculuk, insanlık için büyük bir adım olsa da, Alex için duygusal bir yük taşımaktadır. Görev, onun hem kişisel hem de profesyonel hayatını sonsuza kadar değiştirecektir. Ancak beklenmedik bir şekilde, Alex bu yolculuğa çıkmadan önce, eski bir dostuyla ya da belki de hayatının aşkıyla tekrar karşılaşır. Bu karşılaşma, Alex’in hayallerini ve ideallerini, onu yıldızlara taşıyacak olan bu tehlikeli yolculukla nasıl dengeleyeceği konusunda derin bir içsel çatışmaya yol açar.
İçindeki macera ruhu ve bilimsel keşif arzusu ile, Mars’a yapacağı yolculuğu bir fırsat olarak görse de, eski sevgilisi ya da yeni tanıştığı bir kişiyle gelişen duygusal bağ, onu bir seçim yapmak zorunda bırakır. Yıldızlara olan yolculukla kalbinin derinliklerine yönelmesi arasında bir denge kurması gerekmektedir. Alex, bilimsel bir görevle karşı karşıya kaldığında, bir yandan da duygusal bağları ve insanlık haliyle ilgili sorularla mücadele eder. Bu, yalnızca uzaya çıkmak değil, aynı zamanda kendi iç yolculuğunu keşfetme sürecine dönüşür. Görevini yerine getirip Mars'a ulaşmanın zorluklarıyla başa çıkarken, kalbinin izlediği yol da Alex için bir o kadar belirsizdir.