Ölüm Yarışı, hayatta kalabilmek için ölümcül bir yarışa katılmak zorunda kalan mahkum Jensen Ames'ın destanını anlatıyor. Film, yakın bir gelecekte, orantısız sanayileşme, plansız büyüme ve kontrolsüz nüfus artışı gibi toplumsal ve ekonomik krizlerin, yaşam koşullarını her geçen gün daha da zorlaştırdığı bir dünyada geçiyor. Bu karanlık gelecekte, suç oranlarının yükseldiği, adaletin yozlaştığı ve hükümetin giderek daha baskıcı hale geldiği bir toplumda, Jensen Ames, haksız yere suçlanarak bir cezaevine gönderilir.
Ames, hayatta kalmak için ölümcül bir yarışa katılmaya zorlanır. Bu yarış, son derece tehlikeli, hızla ilerleyen araçlarla yapılan, ölümcül tuzaklarla dolu bir arenada geçer. Yarışçıların her biri, kendi hayatta kalma şanslarını artırmak için sadece hız değil, aynı zamanda strateji ve cesaret de sergilemek zorundadır. Ancak bu ölümcül oyunun arkasındaki gerçekler, çok daha karanlık ve tehlikelidir.
Filmin, yalnızca aksiyon ve gerilim unsurlarını değil, aynı zamanda kapitalist toplumun yozlaşmasını, devletin baskı kurma yöntemlerini ve bireysel özgürlüğün kaybolduğu bir dünyada hayatta kalmaya çalışmanın anlamını da sorgulayan derin bir alt metni vardır. Ölüm Yarışı, adaletin neredeyse tamamen yok olduğu, hayatta kalmanın tek amacın olduğu bir distopik dünyada, özgürlük ve insanlık mücadelesini ekranlara taşıyor.