"Clock" filmi, bir kadının biyolojik saatinin hızla bozulmasıyla başladığı çaresiz bir yolculuğu anlatıyor. Kadın, doğurganlık yaşı geçmişken ve çocuk sahibi olma arzusu gittikçe daha da derinleşirken, zamanın geçişine karşı duyduğu baskı ile mücadele eder. Çevresindeki insanlar ve toplum, kadının yaşadığı bu psikolojik baskıyı derinleştirirken, kadının hayatındaki bu büyük kayıp, kendini tamir etme arzusuyla birleşir.
Film, kadının biyolojik saatiyle ilgili endişeleri, duygusal ve fiziksel anlamda yaşadığı travmalarla birlikte işlerken, kadının bedeninin verdiği sinyalleri anlamaya çalışmasının ve bu sinyalleri aşma çabasının izlerini sürer. Bu yolculuk, sadece biyolojik bir meselenin ötesine geçer; kadının kimlik, toplumun baskıları ve kendi içsel savaşları ile yüzleşmesinin bir temsili haline gelir.
Kadın, saatini düzeltmeye çalışırken yaşadığı hem dışsal hem de içsel çatışmalarla daha derin bir yolculuğa çıkar. Saatinin geri dönüşü olmayan şekilde bozulduğunu düşündükçe, bu, onu daha da umutsuz bir hale getirir. Ancak, zamanla, çözümün sadece fiziksel bir müdahale değil, içsel bir farkındalık ve kendini kabul etme süreci olduğunu fark eder. "Clock", bir kadının hayatındaki bu kırılma noktasının, hem biyolojik hem de duygusal bir yolculukla nasıl evrildiğini gözler önüne seriyor.